ŞAM (SANA) – Türkiye Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, gelecekte farklı alanlarda ilişkilerin derinleştirilmesi yollarına dair görüş alışverişinde bulunmak, Suriye’de refahın artırılmasına yönelik atılabilecek adımları vurgulamak ve toplumsal barışın yeniden inşasını ele almak amacıyla Şam’da “Barış ve İstikrar Yolunda İş Birliği: Türk-Suriye Kardeşliği” başlıklı bir panel düzenledi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, panel sırasında kendisi adına okunan yazılı mesajında, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkinin, sadece coğrafi bir yakınlıktan ibaret olmadığını vurgulayarak, bu ilişkinin kültürel, dini ve tarihi bağlarla yoğrulmuş, kalpten kalbe kurulmuş bir kardeşlik olduğunu belirtti.
Altun, Türkiye’nin Suriyelilere yönelik insani yardımlarını hiçbir zaman durdurmadığını ve Ankara’nın Suriye halkının geleceğini yeniden inşa etme sürecinde yanında olduğunu ve olmaya devam edeceğini vurgulayarak, Suriye halkının kaderini tayin etme hakkının yalnızca kendisine ait olduğuna işaret etti.
Türkiye’nin, Şam’daki büyükelçiliğini ve Halep’teki başkonsolosluğunu yeniden açarak, Türk Hava Yolları seferlerini başlatarak, diplomatik temsil düzeyini ve ikili iş birliğini artırarak Suriye hükümetini desteklemek için somut adımlar attığını vurgulayan Altun, ayrıca Suriye Enformasyon Bakanlığı ile koordinasyon içinde medya iş birliğini güçlendirmeye yönelik çalışmalar yürütüldüğünü ve medya dezenformasyonu kampanyalarıyla mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti.
Suriye İçin Yeni Ufuklar
Türkiye’nin Şam Maslahatgüzarı Büyükelçi Burhan Köroğlu, yaptığı konuşmada, 8 Aralık’ta Suriye halkının kazandığı zaferlerin, devrik rejimden kurtulmuş özgür bir Suriye yönünde yeni umut kapıları araladığını belirtti.
Büyükelçi Köroğlu, Suriye’nin dünyanın dört bir yanına yayılmış insan kaynakları, benzersiz coğrafyası ve basiretli liderliği ile kısa sürede yıkımı ve acıları geride bırakabilecek kapasiteye sahip olduğunu ve halkın beklentilerine uygun bir siyasi yapı inşa edebileceğini vurguladı.
Köroğlu ayrıca, SANA’ya yaptığı açıklamada, panelde yeni Suriye’nin inşasında izlenmesi gereken çerçeveleri ve odaklanılması gereken alanları, ekonomiden kültüre ve bazı siyasi meselelere kadar ele aldığını belirterek, Türkiye ile Suriye’nin ortak bir coğrafya, tarih ve kültürü paylaştıklarını, aynı zamanda birçok ülkenin çıkarlarına sahne olan Orta Doğu’da ortak tehditlerle karşı karşıya olduklarını ve ticaret ile sanayi alanlarında iki ülke arasında ortak fırsatlar bulunduğunu ifade etti.
Suriye-Türkiye İlişkileri Coğrafyanın Ötesinde
Halk Meclisi Yüksek Seçim Komisyonu Üyesi Hasan El Dağim, yaptığı konuşmada, Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkinin sadece coğrafi sınırları ya da dar siyasi çıkarları aşan, kökleri geçmişe dayanan ve geleceğe uzanan bir bağ olduğunu ifade ederek, Türkiye’nin devrim yıllarında Suriye halkının yanında yer aldığını, özgürleşme anından itibaren desteğini sürdürdüğüne dikkat çekti.
El Dağim ayrıca, Bugün özgür Suriye’nin yalnızca bölgesine değil, tüm dünyaya geri döndüğünü, Türkiye’de eğitim alan Suriyeli öğrencilerin ülkelerinde barış ve kalkınmanın elçileri olacaklarını vurguladı.
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Burak Güneş, bu aşamanın Suriye için son derece önemli olduğunu ifade ederek, Türkiye ile Suriye’nin dost iki ülke olduğunu ve bu dostluğu pekiştirmek için temel adımlar atılması, daha geniş iletişim ve temas kanallarının açılması gerektiğini belirtti.
Dr. Güneş ayrıca, medya ve iletişim alanlarında iş birliğinin yoğunlaştırılmasının yanı sıra, özellikle dezenformasyonla mücadele konusunda bakanlıklar arası ilişkilerin güçlendirilmesinin önemine işaret etti.
Suriye Bir Kavşakta
Harmoon Çağdaş Çalışmalar Merkezi Genel Müdürü Samir Seifan, Suriye’nin bugün ekonomik olarak bir kavşakta bulunduğunu ve gelecekte izleyeceği yönün belirlenmesi gerektiğini vurgulayarak, eski rejim dönemindeki ekonomik yapının sosyalist olmadığını, sosyalizm, serbest piyasa, Baas ekonomisi ve iktidar sınıfının bir karışımı olduğunu ifade etti.
Seifan ayrıca, savaş sonrası dönemde ekonomik sistemin yeniden yapılandırılması, özel sektörün ve yabancı yatırımların rolünün belirlenmesi gerektiğini belirterek, devletin yeni ekonomi sürecinde etkin bir rol oynaması gerektiğini, bu amaçla net yasal çerçeveler ve politikalarla yeni ekonomik yapının, devlet destek alanlarının ve gelir dağılımı adaletinin tanımlanması, ayrıca yeniden inşa sürecinden sorumlu tarafların belirlenmesinin şart olduğunu ifade etti.
Panel kapsamında da “Suriye Krizi: Türk Barış Diplomasisi” başlıklı bir belgesel film gösterimi gerçekleştirildi.