ŞAM (SANA) – Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ahmed El Şara, devrik rejimin son 14 yıldır Suriye toplumunu sistematik olarak yok ettiğini, insanları yerlerinden ettiğini, kimyasal silahlarla öldürdüğünü, hapishanelerde işkence yaptığını ve hiçbir siyasi çözüme yanıt vermediğini vurgulayarak, bir gün Şam’a girip Suriye halkını bu suçlu rejimden kurtaracağına ve Suriye’nin bölgedeki önemli rolünü yeniden kazanacağına dair mutlak bir güveni olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı El Şara, İngiliz kanalı “Geri Kalanı Politikadır”a verdiği röportajda şunları söyledi: ‘’Suriye halkı 60 yıldır büyük haksızlıklara ve zulümlere maruz kalmış, son 14 yıldır toplum sistematik bir şekilde yok edilmiş, insanlar yerlerinden edilmiş, kimyasal silahlarla öldürülmüş, rejimin hapishanelerinde işkence görmüştür. Rejim hiçbir siyasi çözüme yanıt vermedi, halkın taleplerine yanıt vermeyi reddetti ve Suriye toplumunu yok etmeye devam etti.’’
Cumhurbaşkanı El Şara ayrıca, ‘’Bir gün Şam’a gireceğimizden emindim. İki üç yıldır Şam’a gireceğimizi söylüyordum. Bunu sadece moral yükseltmek için söylemiyordum, İdlib’deki gücümüzü ve toplumsal birlikteliğimizi analiz etmek için dayandığım verilerden yola çıkarak, rejimin durumu ve içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal çöküşle, ordusunun çöküşüyle kıyaslayarak konuşuyordum’’ ifadelerini kullandı.
Suriye ve bölgede adaletsizlik ve zulmün yaşandığını belirterek, Şam, Suriye ve tarihi derinliği hakkında çok şey öğrenme ve okuma ihtiyacı hissettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı El Şara, aynı zamanda hükümetin ülkeyi nasıl yönettiğini izlediğini, Şam’ın yaşadıklarından, rejimin Suriye halkına yaptığı baskı ve zulümden dolayı acı duyduğunu ve bu nedenle bu rejimin düşmesi gerektiğine inandığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı El Şara, ‘’saldırganlığı caydırma’’ ve şehirlere girme sürecinde sivillerin zarar görmemesini sağlama konusunda çok dikkatli olduklarını vurgularken, ‘’Rejimin kontrolündeki şehir ve köyleri hedef alması yönündeki yaygın halk çağrılarına rağmen, rejimin kontrolü dışındaki şehir ve kasabaları durmadan bombalaması gibi, biz de yaklaşık 14 yıldır aynı şeyi yapmayı reddettik. Çatışmalar, rejimin ordu, güvenlik güçleri ve halkla savaşmak için güvendiği diğer gruplar gibi temel güçlerine odaklandı ve herhangi bir yan çatışmadan tamamen kaçınıldı’’ diye devam etti.
Cumhurbaşkanı El Şara, şunları da kaydetti: ‘’Savaştan bıktık, özellikle Suriye’de. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz. İnsanların aradığı şey bu, savaş değil. Yani onları mutlu edebilecek, kavga etmeden barışçıl çözümlere götürebilecek birçok şey var.’’
Rejimin yıkılmasının ardından önceliğin, devlet kurumlarının çökmesini önlemek için hükümeti istikrara kavuşturmak olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı El Şara, şöyle devam etti: ‘’İdlib hükümetinin Şam’a girmesinin ardından yönetimi devralması için 3 aylık bir süre belirlendi. Daha sonra anayasal bir bildiri, ulusal diyalog konferansı ve cumhurbaşkanının seçilmesini içeren ikinci aşamaya geçiyoruz. Cumhurbaşkanını anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra uluslararası normlara uygun olarak atadı.’’
El Şara ayrıca, ‘’Yıkılmış bir ülkeyi miras aldık. Rejim her şeyi mahvetti, ancak bu bizim Suriyelilerin yüzleşmesi gereken bir zorluk ve ülkemizi yeniden inşa etmeliyiz. Tüm zorluklara rağmen hiçbir şey imkansız değildir ve Allah’ın izniyle ayağa kalkıp ülkemizi yeniden inşa edip gelecekte bölgesel ve küresel bir başarı hikayesine dönüştürebiliriz’’ ifadelerini sözlerine ekledi.
‘’Yaptırımlara gelince, bunlar Suriye’ye, devrik rejimin sistematik suçları, kitlesel katliamlar nedeniyle uygulanmıştı ve şimdi rejimin devrilmesinden sonra artık hiçbir gerekçe kalmadığı için kaldırılmalı’’ diyen Cumhurbaşkanı El Şara, ‘’Bu konuda uluslararası alanda güçlü bir mutabakat var ve son dönemde Şam’ı ziyaret eden herkes yaptırımların kaldırılması gerektiği konusunda hemfikir. Suriye şu anda büyük zorluklarla karşı karşıyadır ve doğrudan çözümlerden biri ekonomik çözümler ve kalkınmadır, çünkü ekonomik büyüme olmadan hiçbir şey olamaz’’ ifadelerini sözlerine ekledi.
Cumhurbaşkanı El Şara, devrimci zihniyetin devlet inşa edemeyeceğini, ancak devlet inşa etme ve toplumu yönetme konusunda farklı bir zihniyet gerektiğini, devrimin rejimin devrilmesiyle sona erdiğini de kaydetti.
Suriye’nin küresel etkiye sahip stratejik bir konuma sahip çok önemli bir ülke olduğunu vurgulayan El Şara, ‘’Rejim daha önce insanları kasıtlı olarak Avrupa’ya yerleştirdi ve Captagon bölgede ve Avrupa’da kaçırıldı. Ayrıca Şam’ı bölgedeki istikrarsızlık için bir üs olarak kullandı’’ dedi.
Cumhurbaşkanı, ‘’Suriye’nin bölgedeki rolü bugün değişmiş, çok gelecek vaat eden yeni bir ülke haline gelmiş, ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrarında önemli rol oynayacaktır. Tarım, sanayi, ticaret gibi sektörlerde de önemli bir merkez haline gelecek, Doğu ile Batı arasındaki İpek Yolu ticareti yeniden canlanacak ve Batı’nın Suriye’ye bakışını yeniden gözden geçirmesi gerekecek’’ açıklamada bulundu.
Suudi Arabistan Krallığı’nın nüfuzlu bir ülke olduğunu belirten Cumhurbaşkanı El Şara, ilk ziyaretini büyük bir Arap ülkesine yapmak istediğini ifade etti ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’dan davet aldığında, Krallığın bölgemizde sahip olduğu özel statü ve büyük nüfuz nedeniyle hemen gitmeye karar verdiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı El Şara, ABD Başkanı Donald Trump’ın, ülkesinin son 20 yıldır büyük istikrarsızlığa yol açması nedeniyle, mevcut döneminde Ortadoğu’da barışı inşa etmeye ilgi duyduğunu ve bunun ümit verici bir umut olduğunu belirterek, Trump’ın seçim kampanyasında ortaya koyduğu fikirleri hayata geçirmesi halinde, özellikle Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı durdurmak olmak üzere dünya barışının sağlanmasında önemli rol oynayacağına dair iyimserliğini dile getirdi.
Trump’ın Gazze Şeridi’ni ele geçirme ve Filistinlileri buradan çıkarma yönündeki açıklamalarına ilişkin, hiçbir gücün insanları topraklarından ayrılmaya zorlayamayacağını, birçok ülkenin bunu yapmaya çalıştığını ve özellikle Gazze’deki son savaşta hepsinin başarısız olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı El Şara, İngiliz kanalı “Geri Kalanı Politikadır”a verdiği röportajı şu ifadelerle tamamladı: ‘’Son bir buçuk yıldır insanlar acı ve yıkıma maruz kaldılar, ama topraklarını terk etmeyi reddettiler ve 80 yıldan fazla süredir onları yerinden etme girişimlerinin hepsi başarısızlıkla sonuçlandı.’’
